27 Kasım 2011 Pazar

yol

"Sie reiten über einen erschlagenen Bauern. Er hat die Augen weit offen und Etwas spiegelt sich drin; kein Himmel."
                 Die Weise von Liebe und Tod des Cornets Christoph Rilke
                                            Rainer Maria Rilke

Self Portrait I Rilke
 hüzünlü ezgilerin eşliğinde bu kaçıncı geri çekilişim Tanrı bilir.her defasında yola yeniden başlarken -güneş bugün bizim için doğmuş olabilirminin umudunu yeniden diriltmek!ve yürümeye devam etmek...gökyüzünü aralayıp  adalet daha fazla adalet isterken adaletin herkesin payına eşit düşmeyeceği gerçeği yüzüme sert bir şekilde çarpıyor.
                                                                akintiyakarsiakintininicinde

16 Eylül 2011 Cuma

Benim Hazar'ım-sana

Least Rivers -- docile to some sea.     Küçük Irmaklar-bir denize boyun eğer.
My Caspian -- thee.                     Benim Hazar'ım-sana   

 Emily Dickinson
büyük denizlerde küçük ırmaklar kaybolup gider ..........
uzun uzun dalıyorum uzaklara,
ne öykü beni içine alıyor nede ben öyküye dahil oluyorum
olmazlarda uzayıp giden sessizliğe teslim oluyorum
yitik düşlerde anlamını yitirmişken 
beklemek azaba dönüşüyor............

akintiyakarsiakintininicinde



13 Ağustos 2011 Cumartesi

Karanlıgin İçinde






Dead-Tote,Gerhard Richter
"Karanlığın içinde bir çocuk,korkuya kapılmış,şakı söyleyerek  kendi kendini teskin ediyor.Adımlarını şarkısına uydurmuş yürüyor,duruyor.Kaybolmuş, sığınmaya çalışıyor bir yerlere ya da minik şarkısıyla iyi kötü yönünü bulma çabasında.Şarkı, kaosun bağrındaki istikrarlı ve sakin,istikrarlılaştırıcı ve sakinleştirici bir merkezin eskizi gibi.Çocuk şarkı söylerken bir yandan da sıçrıyor olabilir; ama şarkının kendisi zaten bir sıçrama:kaostan kaosun içindeki bir düzen başlangıcına sıçrıyor,heran paramparça olabilir.Ariadne'nin ipinde daima bir titreşim vardır.Orpheus'un şarkısında da"
"De la ritournelle" adlı bölümden alınma, mille Pleteaux içinde, Gilles Deluze ve Felix Guattari, ed. de Minuit, 1980. 

6 Ağustos 2011 Cumartesi

ağıt-2

Les Saltimbanques,Pablo Picasso

Die fünfte Elegie

Frau Hertha Koenig zugeeignet

Wer aber sind sie, sag mir, die Fahrenden, diese ein wenig
Flüchtigern noch als wir selbst, die dringend von früh an
wringt ein wem, wem zu Liebe
niemals zufriedener Wille? Sondern er wringt sie,
biegt sie, schlingt sie und schwingt sie,
wirft sie und fängt sie zurück; wie aus geölter,
glatterer Luft kommen sie nieder
auf dem verzehrten, von ihrem ewigen
Aufsprung dünneren Teppich, diesem verlorenen
Teppich im Weltall.
Aufgelegt wie ein Pflaster, als hätte der Vorstadt-
Himmel der Erde dort wehe getan.

Rainer Maria Rilke, 14.2.1922, Muzot 

herşey bambaşka olabilirdi yazgı öyküyü azıcık da olsa bize doğru yontsaydı ama olmadı olamadı su kendi mecrasında aktı ve varması gereken yere vardı ve biz onun güzergahından çok çok uzaklardaydık.uzakları özlüyorum kardeşim çok uzakları yarını düşünmediğimiz an'ın coşkusuyla hayatı doya doya yaşadığımız zamanları...yoksunluklar içinde olsada  yaşama sımsıkı sarılabildiğimiz zamanları...
heyhat hep aynı an'a nefes veriyorum kısılıp kalmışım ....

akintiyakarsiakintininicinde

16 Temmuz 2011 Cumartesi

ağıt

Freilich ist es seltsam, die Erde nicht mehr zu bewohnen,
kaum erlernte Gebräuche nicht mehr zu üben,
Rosen, und andern eigens versprechenden Dingen
nicht die Bedeutung menschlicher Zukunft zu geben;
das, was man war in unendlich ängstlichen Händen,
nicht mehr zu sein, und selbst den eigenen Namen
wegzulassen wie ein zerbrochenes Spielzeug.
Seltsam, die Wünsche nicht weiterzuwünschen. Seltsam,
alles, was sich bezog, so lose im Raume
flattern zu sehen. Und das Totsein ist mühsam
und voller Nachholn, dass man allmählich ein wenig
Ewigkeit spürt. - Aber Lebendige machen
alle den Fehler, dass sie zu stark unterscheiden.
Engel (sagt man) wüssten oft nicht, ob sie unter
Lebenden gehn oder Toten. Die ewige Strömung
reißt durch beide Bereiche alle Alter
immer mit sich und übertönt sie in beiden. 

  Die erste Elegie'den  
Rainer Maria Rilke, beendet am 21.1.1912, Duino 

Blood Moon Forest Painting

senaryo sanki mutlakmışçasına değişmiyordu değiştirilemiyordu birileri durmadan zekamıza hakaret edercesine  aynı oyunu önümüze getirirken kayıp giden yaşamlar birazda bizim insanlığımızdan götürüyordu hiçliğe doğru koşaradım yaklaşırken bu kahreden kısırdöngüyü kırmak adına canlar verip kanlar döktüğümüz halkımız kılını kıpırdatmaktan acizdi solan her gülün ardındından bildik celallenmeler! aynı öfke kabarmaları! sonuç sıfır elde var sıfır

akintiyakarsiakintininicinde

24 Haziran 2011 Cuma

Yalınayak Şiirdir-Ece Ayhan

Cornelius Fraenkel"Der Feuertanz" (6) / 1998
 
Yalınayak Şiirdir
1. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim

Emrazı Zühreviye Hastanesi'ne kapatıldı anamız
Adıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarındandır

Şeker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran'da
Acı Bacı'nın acı bilmez uçurtma çocuklarına

Yıl sonu müsamerelerine kimler çıkarılmaz?


2. Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim

Babamız dövüldü güllabici odunlarla tımarhanede
Acaba halk nedir diye düşünür arada ışıttığı

Dudullu'dan tâ Salacak'a koşarak alkışlayalım
Fazla babalarıyla dondurma yiyen çocukları

Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?1970

21 Haziran 2011 Salı

yola çıkarken-1

Classic pop Pine Forest Hunger Strike

babam hayatımızın içine edip çekip giderken anam ağlayarak sarsılırken kardeşim korkudan titrerdi;içim burkulur kifayetsiz karşı çıkşlarım sağır sessizliğin içinde kaybolur giderdi..çepeçevre hüzne garkolduğumuz bu süreçte anlam veremediğimiz bu kahrolası zorbalığa katlanmak zorundaydık.insandık hesapta ses versek sesimize ce vap veren olmalıydı oysa ses vermek bir yana çığlıklarımızı duyan bile olmadı duymadık istemediler biz kahrolurken ucuz öğütler ve itaat nutukları eşliğinde olası gençliğimiz elimizden bir yıldız gibi kayıp gitti...vaazlar bitmek bilmiyordu varlığımız suça dönüşürken hayat kendi oyununu dayatmakta fazlasıyla ısrarcıydı bizde bu kahrolası oyunu bozmaya......

akintiyakarsiakintininicinde

 

11 Haziran 2011 Cumartesi

düşerken

edvard munch- two people, the lonely
 yürüyordum durmadan yürüyordum yitik bir an'ın resmini yakalayabilirim diye...olmadı olamadı yitik bir an'ı ararken kendim yitik oldum.şarabın kırmızısında olası en berbat öykünün kahramanı olmak benim payıma düştü..rolüm beklemekti geberene kadar beklemek oysa insan kendi yazgısını kendisini çizer diye öğretmişlerdi bize..saatin tik takları arttıkça artıyor kulağımı tırmalayan bu sese tahammül etmek gittikçe daha da zorlaşıyordu..atılan voltaların beni götürebileceği hiçbir yer yoktu.tekrar tekrar durmadan tekrar eden aynı kahrolası an'a hapsolmuştum.aynı yüzler ,aynı mimikler hüznümü katlayan aynı ihanetler durup beklemek zaman kaybıydı ve benim yürümem gerekiyordu.yürüyüp çıkmam;ağlamaklı iç çekişlere zaman yoktu kaybetsemde simurg misali yeniden dirilebilmek için,umutsuz da olsa yürümeye devam etmem gerekiyordu............

akintiyakarsiakintininicinde

30 Nisan 2011 Cumartesi

"bu şarkı böyle kurgulanmıştı"

'Painting with white border'-Vasily Kandinsky
öykü ilerledikçe insanı daha fazla içine alması gerekirken "bu şarkı böyle kurgulanmışken" tatsızlaşmasını hadi bir kalem geçelim ama daha da kötüsü anlamını yitirip absürt bir hal alıyor...amaçsızca öykünün içinde yol almaya devam ediyorsun ;alışkanlık , iptila ,müptela,bağımlılık vs birbirini anlamsızca tekrarlayan çirkin sözcükler "İnsan öylesine alçaktır ki herşeye alışır."...dönüp baktığımda geri dönüşünde bu saçmalığı artırmaktan başka bir işe yaramadığını görüp umutsuzluğa kapılsanda diğer bütün korkaklar gibi bu anlamsız yolculuğu sürdürmeye devam ediyorsun...işin tuhaf yanı bu öyküyle gerçeklik arasındaki acımasız parelellik!ucuz kahramanlar biteviye ikiyüzlülükler ve kaybedenler.........


akintiyakarsiakintininicinde

22 Ocak 2011 Cumartesi

Don't Go So Far Away


13 Ocak 2011 Perşembe

kendimden kaçma umudu-2

Zoltan Gonda,Bejárat a barlangba,  Entrance to the cave
            Tekrarlanma!Şunu da biliyorum: Her şey, hayatımızı tekrarlanmanın dışında bulmayı beklemeyip, o tekrarlanmayı, o umarsız tekrarlanmayı, kendi rızamızla (bize zor kullanılsa da) hayatımız yapmayı başarıp başaramamamıza bağlı, bu da, 'Ben buyum!' diyebilmekle mümkün... Ne var ki bir sözcük, beni ürkten bir mimik, bana birşey anımsatan bir manzara (bunlar hep tekrarlama), içimdeki herşeyin bir kaçışa dönüşmesine, umutsuz bir kaçışa, salt tekrarlanma korkusu yüzünden bir yerlere gitmek için giriştiğim bir kaçışa dönüşmesine yetiyor.-